***BORSA, ENDEKS, HİSSE, FOREX TEKNİK ANALİZLERİ***ETKİN SOSYAL MEDYA KULLANIM BİLGİLERİ***ÜCRETSİZ ONLINE SEO DERSLERİ***GÜNCEL YAŞAM İÇ VE DIŞ SİYASET DEĞERLENDİRMELERİ***

Schrödinger'in Kedisi

Alev Alatlı'nın Schrödinger'in Kedisi - I. Kitap Kabus eserinden bir pasaj var aşağıda. 

Kitap ilk baskısını 2001'de yapmış. Yani henüz AKP yokken, Gezi ise sadece bir parkken.




Uzlaşma, çoğunluğun kendilerini tehdit etmediği için tümüyle reddetmediği, genel kabul edilebilir siyasi düşünceleri kapsar. Genel kabul siyasi düşünceler, asgari müşterekleri içerdikleri için “ılımlı siyaset” denilen, amacı toplumsal asabiyeti yatıştırmak olan, sözel törenle sonuçlanır.
Uzlaşma yönetimi, aklın değil, akla uydurmanın yönetim biçimidir.

Uzlaşma yönetimi, ödün vermeyen düşünceleri, “aşırı uçlar” olarak mahkum eder. “Aşırılık” kötülükle, fanatizmle eş tutulurken, “ılımlılık” erdemlerin en yücesi olarak alkışlanır.

Eski Türkiye’deki kural, sağcı, solcu, Türkçü, İslamcı, liberal ya da cumhuriyetçi, tüm düşüncelerin çoğunluk tarafından kabul edilebilecek şekilde yontularak “merkez”de toplanmasıydı. Liberalizm-sosyal demokrasi, liberalizm-islamcılık gibi aksi kutuplarda yer alan siyasi düşüncelerin birlikteliklerinin ancakve ancak tarafların ideolojilerinden taviz vermeleri halinde mümkün olabildiği gerçeği gözardı edilmişti.

Aklın ve ahlakın hüküm sürdüğü yerde, “ılımlılık” diye bir şeyin olamayacağı düşünülemedi. Oysa, gezegenimizin uzun sakallı bir adam tarafından yedi günde tasarlandığına inananlar için, insan tabiatının Tanrı’nın iradesi dışında oluşamayacağını savunanlarla Darwin evrimcileri arasında tek uzlaşma olabilirdi: Anti-ideolojide uzlaşma. Eski Türkiye, anti-ideolojide uzlaştı.

Uzlaşma hükümetleri, aklı ve ahlakı ülkelerinin gündeminden düşürdüler, geride Türkiye’nin tüm işlerinde son sahibi, eleştiriye ve muhalefete izin vermeyen, güçlü merkeziyetçi hükümetler kaldı. Bu hükümetler, üretim kaynaklarının sahipliğini bireylere bırakmakla birlikte denetimini ellerinde tuttular.

İlk bakışta siyasi bir istikrarı varmış gibi görünmekle beraber, ekonomik açıdan tam bir özgürlükler ve denetimler karmaşası olan karma ekonomi, uzlaşma yönetiminin doğal sonucudur. Özgürlükleri ve denetimleri tanımlayacak ilkeleri, kuralları ya da teorileri olmayan karma-ekonomilerin ön koşulu, gereksinimi, olmazsa olmazı, ödündür.




Karma ekonomileri, baskı grupları yönetir. Baskı grupları, özel çıkar sağlamak için ahlak dışı bir iç savaş sürdürürler. Amaçları, hükümet mekanizmasını kısa bir süre için ele geçirerek, hükümeti, kendilerine başkalarının sırtından çıkar sağlayacak yasalar çıkarmaya zorlamaktır. Bireyin haklarını tanımayan, ahlakı da yasal ilkeleri de olmayan karma ekonomilerin düzene benzer bir şeyi kurabilmeleri için, kendi elleriyle yarattıkları yağmacı baskı gruplarını zaptırapt altında tutmaları, yasal yağmanın yasadışı yağmaya dönülmesini önlemeleri gerekir. Bu da “ödün” demektir. Karma-ekonomiler, hayatın her safhasında , maddi, manevi, entelektüel alanlarda, ödün vermek zorundadır. Ödün verilmezse, baskı gruplarının elden çıkması, zaten çürük olan sistemi büsbütün çökertecek taleplerde bulunmaları önlenemez. Ödün kültürü, karma ekonomilerde yeşerir.

Ödün kültüründe, istatistikler doğruların, oylar ilkelerin, kamuoyu yoklamaları ahlakın yerini alır. Pragmatik, günlük beklentiler, ülke çıkarlarının kıstası sayılır. Doğru – yanlış taraftarlarının sayısı ile saptanır. Yeterli taraftar bulan herhangi bir istek, haklı bir talep olarak kabul görür. 

Çoğunluk, azınlığın üzerinde hakimiyet kurarken, çeteleri yanına alır. Bütün bunlar, uzlaşma yönetimi tarafından ılımlılık perdesi altına saklanır. Karma ekonomi sürecekse, hiçbir şeyin sağlam, kesin ve kat’i kalmasına izin verilemez. Her şey, akıcı, esnek, kararsız ve yaklaşık kalmak zorundadır. Karma-ekonomiler “Saçaklı” kalmak zorundadır.

Karma-ekonomide tek bir ilkenin mevcudiyetinden bahsedebiliriz: Hiç kimsenin çıkarının güvende olmaması ilkesi. Bu düzlemde, bireylerin bireylerin çıkarı kamuya açık bir müzayedeye çıkarılmış gibidir; kim daha çok verirse onun üzerinde kalır. Yaşayakalmak için birbirleriyle savaşan ekonomik çıkar grupları, kimi zaman haklı, kimi zaman da haksız saldırılarla, ülkeyi orman kanunlarının yaşandığı bir savanaya döndürürler. Bu karmaşa, Çin’in üretken unsurlarını yıllarca talan eden haydut çetelerinin kaotik yönetimine benzer. Eski Türkiye’de, Anadolu Devletçikleriyle sonuçlanan bölünmenin özü de budur.

Karma-ekonomilerde bireylerin davranışlarını yönlendirecek standartlar yoktur. Herkes günlük çıkarı doğrultusunda hareket etmeye koşullandırılmıştır. Ödün verilmeyen değerler, erdemler ya da düşünceler, karma ekonominin düşmanıdır. Karma-ekonomilerde kaypaklar ve dönekler kazanırlar.

Karma-ekonomilerde her şey mümkündür. Her şey satılıktır. Kimin daha iyi baskı koyduğuna, dalavere yaptığına, halkla ilişkilerin gücüne, al gülüm-ver gülüm düzenlemesine, kazık atma, yalvarma, rüşvet verme, ihanet etme potansiyeline bakılır. Baskı grupları, yasal silahlı kuvvetleri, yasal olarak silahsızlandırılmış bireylere karşı kullanmaktan da çekinmezler.

Güçlü devlet, karma ekonominin ödüne tabi olmayan tek ilkesidir. Güçlü devlet, çıkar grubunun yanında olan devlettir. Güçlü devlet, yapanın yaptığının yanına kar kalmasını sağlayan devlettir. Güçlü devlet, özgürlük taleplerini anında boğan devlettir. Neo-faşizm dediğimiz yönetim biçimi budur.

0 yorum:

Google
Bumerang - Yazarkafe

Blog Arşivi

91, "Dokuz", rakamla.

91, "Dokuz", rakamla.