***BORSA, ENDEKS, HİSSE, FOREX TEKNİK ANALİZLERİ***ETKİN SOSYAL MEDYA KULLANIM BİLGİLERİ***ÜCRETSİZ ONLINE SEO DERSLERİ***GÜNCEL YAŞAM İÇ VE DIŞ SİYASET DEĞERLENDİRMELERİ***

Denge Degisimleri



Bir forum sitesinde aşağıdaki gibi bir tez savunuldu


"Hersey planlandigi gibi gidiyor. Bir dusman lider olusturamadan nasil bati blokunu biraraya getireceksin. Hatirla Saddam. Onu da onlar basa getirdi, besledi, ortam olusunca guc zehirlenmesi olusacak sekilde simartti. Kontrolden cikan Saddam kotulendi (biz bu asamadayiz). Bati kamuoyunun bir suphesi kalmayana kadar karalama, izolasyon, yalan yanlis haberler ile korku olusturuldu (buna baslanacak). Sonrasi herkesin malumu...
Demek istedigim birileri secimi kaybetmesini istemedi ki! Aksine ulke icerisindeki kutuplasma, bolunmenin de olusabilmesi icin gerekli idi. OYUN DEVAM EDIYOR.Tek alternatifi Islam bloklasmasini saglayip RUSYA ya yakinlasmak. Amerikanin son Iran yakinlasmasinin nedeni de boylece anlasildi... bu olasiligi zorlastirmak. Biz bu hamleyi yaptigimizda karsi IRAN kartini cikaracak.


Yaratılmak istenen düşman lider'den kasıt Erdoğan ise Irak-Saddam, Türkiye-Erdoğan kıyaslamasının doğru sonuçlara ulaştırabileceğinden şüpheliyim açıkçası.

Gerek uluslararası konjonktür, gerekse de beğeniriz beğenmeyiz, iyidir kötüdür, ama bir şekilde Türkiye'nin uluslararası sermaye piyasalarının batı zincirinin bir halkası olması, yani ülkedeki yabancı yatırım (borsa ve reel sektör) oranı bu kıyaslama için uygun değil.

Yukarıda belirttiklerim, işin global boyutu.






Yerel boyutta ise şu var. Saddam, en nihayetinde, diktatör gibi davranmaya çalışan, ancak yeri geldiğinde halk tepkisi ile karşılaşan, yeri geldiğinde altına imza attığı AB yükümlülükleriyle engellenen, yeri geldiğinde Anayasa Mahkemesi'nce durdurulan (örnekler çoğaltılabilir) bir lider değil, bildiğiniz diktatördü. Diktatör olmakla, sadece olduğunu düşünüp o yönde adımlar atmak ama toplum, hukuk, diplomasi vs dinamiklerince durdurulmak arasındaki fark kadar ayrım var liderler bazında.

İslam Ülkeleri bloku konusunda da şüpheliyim. ABD, İslam Ülkelerinin bir blok oluşturamayacak kadar kökten ayrılıklara sahip olduğunun en çok farkında olan ülkedir, çünkü bir takım ayrışmaları zaten bizzat kendi eliyle yönlendirmektedir.

Bir düşmana sahip olmak elbette önemli. Ve bir düşman var (dı) zaten 13 yıldan beri. 11 Eylül sonrası ABD dış politikası, radikal İslami hareketleri temel düşman olarak belirlemiş ve politikasını ılımlı İslamı yaygınlaştırmak üzerine kurmuştur. Mısır'da Müslüman Kardeşleri'nin ve Türkiye'de AKP'nin iktidar olması da bu dönemdedir.

ABD-İran yakınlaşması evet ilginçtir. Ancak aralarındaki temas acendasında, Türkiye'nin mevcut yönetimi, yeni bir düşman lider adayından ziyade, yıllardır süren Petrol karşılığı altın ticaretinde her iki ülke için hasar tespitinin belirlenmesinde adı geçen bir yönetimden öte bir şey değildir. Bizde Rıza Zarrab'ın milyon dolarlık rüşvetiyle gündemde öne çıkan bu ticaret, Rıza Zerrab'ın asıl patronlarının olduğu İran'da Zencani'yi tutuklatmış, Ahmedinecad'ı iktidardan düşürmüştür. Rıza Zerrab, bu ilişkiler zincirinde en küçük halkalardan biridir, Asıl yolsuzluk ve hasar İran'dadır ve yeni yönetim bu işin üzerine gidecek gibi.

Dünya değişir, diplomatik dengeler daha hızlı değişir. Afganistan, Taliban Afganistan'ı değil, Irak Saddam Irak'ı değil, "kötü adamlar"ın (Bin Ladin, Saddam, Kaddafi vs ) önemli bir kısmı öldü. Artık radikal islam bir numaralı tehdit değil. Radikal İslam'ın düşman kabul edildiği dönemde kritik ülkelerde iktidar olan Mursi devrildi. Türkiye'de Erdoğan hala iktidar, ancak seçimler gelecek yıl.

ABD'nin yeni düşmanı aramasına gerek yok bence, çünkü o düşman kendiliğinden ortaya çıktı. Hem de, Suriye'de, Ukrayna'da, tek bir asker bile feda etmeden istediği her şeyi alarak net bir şekilde çıktı ABD'nin karşısına. Rusya'dan bahsediyorum.


Site Haritası için tıklayın

0 yorum:

Google
Bumerang - Yazarkafe

Blog Arşivi

91, "Dokuz", rakamla.

91, "Dokuz", rakamla.