***BORSA, ENDEKS, HİSSE, FOREX TEKNİK ANALİZLERİ***ETKİN SOSYAL MEDYA KULLANIM BİLGİLERİ***ÜCRETSİZ ONLINE SEO DERSLERİ***GÜNCEL YAŞAM İÇ VE DIŞ SİYASET DEĞERLENDİRMELERİ***

Siyaset Seni Bekliyor Belki de..





AKP seçmen fotoğrafı


AKP seçmen kitlesi hakkında yapılan bazı genellemelere değinmiş ve tümden bir genellemenin doğru olmayacağını bir önceki yazıda belirtmiştim.(Yazıyı görüntülemek için tıklayınız) 

Velev ki tüm bu yazılanları düşünüyorlar, olaylara bu çizgiden bakıyorlar. Saygın üniversitelerde okuyan, teknolojinin nasıl kullanılacağını bilen, kendiyle barışık olan, biralarını kafede içen kesim ne kadar gerçekse bu kesim de o kadar gerçek. Gerçek olmayan şey, bir kesimin tamamen ideal vatandaş diğer kesimin tamamen ot olduğu tespiti. 

 Meraklıyımdır, her parti seçmeninin kendi içindeki nabzını ölçmeye çalışırım kendimce. Teknoloji kullanımı konusunda o kadar kötü olmadıklarını söyleyebilirim. Sosyal yaşamımda da her görüşten insanla temasım vardır. Hem sanal ortamda hem gerçek yaşamda Akp örgüt yapısının birbirine bağlılığı, yardımlaşması vs diğer gruplarda pek göremediğim bir özellik. 



Bakın örgüt diyorum. Bu çok önemli. Herhangi bir örgütlenme içine girmeden, ya biz çok iyiyiz, onlar "koyun" (bu tabir bana ait değil ve kullanmam, sadece nasıl tanımlandığını vurgulamak için yazdım) deyip dertlenildiği sürece, örgütlü bir yapı neden başarıya ulaşıyor diye sormak bence kolaycılık. 

chp seçmen fotoğrafı

Ülkede irili ufaklı bir çok örgüt (sivil toplum örgütü, dernek, meslek odaları, mezun birlikleri, vakıf vs) var. Sorun "irili ufaklı" olmaları. Benim örgüt tanımıma uyan ise sadece üç tane: AKP Parti örgütü, Cemaat ve Fenerbahçe. 

AKP, örgütüyle 12 senedir iktidarda, 

Cemaat, örgütüyle hiç bir oy potansiyeli olmaksızın 12 yıl boyunca iktidar ortağı olmayı başarabildi. 

Fenerbahçe, taraftar-yönetim işbirliğinin verdiği örgüt ruhuyla ilk iki örgüte karşı bir adım bile gerilemeden ve çoğu zaman tek başına mücadele etti, ediyor. 

Aslında örgüt sayısı 3,5.. 0,5 olan Mayıs sonunda spontane toplanan Gezi dayanışması. Kağıt üstünde yoklar, o yüzden 0,5 diyorum. Ancak Gezi ruhu ortak paydaları netleştirebilirse bence potansiyeli en yüksek topluluk olmaya aday. Ve gellen her iktidar için potansiyel bir muhalefettir. Sandık anlamında değil henüz, ama demokrasilerde her şey sandık değil. 

gezi parkı eylemlerinden bir fotoğraf


Bir önceki yazıda değindiği maddelerde, dikkat edin konular yine hep makro. Berkin'i ayrı tutarım. Bir çocuğun hayatı her şeyin ötesindedir. Ancak, teknolojiyi, kafede bira içmeyi, kendiyle barışık olmayı gündemine alamayacak kadar yokluk içinde yaşayan insanlar var. Hani zaman zaman makarnacı denir ve kafaya alınır ya, bu bazen bir makarnanın ne kadar kıymetli olabileceğini bilmeyen insanların yapabileceği bir şeydir. Ve ironik olan, bir ülkede yoksulluk varsa, bunun doğrudan sorumlu tutulması gereken makam hükümetken, hükümetin neredeyse bu yoksulluktan besleniyor olması. 

Garip bir paradoks gibi görünse de, işin sırrı yine yazının başında değindiğim örgüt kelimesinde. Çünkü onlara tek ulaşan örgüt, yine hükümetteki partinin örgütü. 

Cemaat, o kadar tabana inmiyor. O tabandan, enderuna devşirme seçer gibi, akıllı, ışık veren çocukları seçip dersanelerinde eğitiyor, üniversitede okutuyor. ODTÜ'de okudum ben. Size, bir çırpıda hiç düşünmeden, cemaat dersanesinden gelmediği halde okulda cemaate katılan 10 isim sayabilirim. Bu sayı oturup hafızamı biraz zorlarsam daha da artar. Ortak bir özellikleri var hepsinin. Okula geldiklerinde bir nevi kültür şoku yaşadılar. Atıyorum Çorum'un Sungurlu ilçesinin x köyünden gelmiş çocuk. Okuldaki ortama bakıyor, köyüne, ilçesine hatta bazılarının şehrine bile benzemeyen bir ortam. Adapte olamıyor. Kültür şokunu üzerinden atsa daha büyük bir engel var. Okuldaki sosyal hayata uyacak parası yok, sosyal hayatı geçelim bazen en temel ihtiyaçlara parası yok. Çok çok başarılıysa burs alıp toparlayabiliyor, ama bu sayı kısıtlı. Neden? Teknolojiyi iyi kullanan, yüksek hayat standardına sahip insanlar düşünüp bir burs havuzu oluşturmamış. Çocuk kendine kucak açana gidiyor. Çünkü hem dindarlar, hem nispeten konforlu bir yaşam öneriyor, hem de bir gelecek garantisi veriyor. O savcılar, hakimler, doktorlar, Abd'de yetişmedi, hepsi bizim okullarımızdan böyle çıktı. 

Türkiye'de yoksulluk, gelir dağılımında adaletsizlik ve örgütsüzlük devam ettiği sürece, Seçimlerde parti adları değişecek ama hakim anlayış değişmeyecektir. Ve bunun bir numaralı sorumlusu bu anlayışları başa getirenler değil, yoksulluğu, gelir adaletsizliğini çözmeye bir katkıda bulunmayan kişiler olacaktır. 

Katkıda bulunmak derken illa gidip bir siyasi partiye üye olup tam mesai emek harcamaktan bahsetmiyorum. Küçük adımlar. Bitirdiğiniz okulun mezun derneğine üye olup burs havuzuna katkıda bulunmak, mahallede sizden kötü durumda olanlarla temasta olmak, paranız yoksa ücretsiz ders vermek, tonlarca örnek sayılabilir. Bunlardan en az birini ya da bir kaçını yapmayanın bence yakınmaya hiç hakkı yok. Yapanları tenzih ve tebrik ederim. 

0 yorum:

Google
Bumerang - Yazarkafe

Blog Arşivi

91, "Dokuz", rakamla.

91, "Dokuz", rakamla.